Temmuz 28, 2008

KARADENİZ GEZİSİ 3

Gökmedrese

Kongre binasının
konferans salonu

Sivas Kongresi Binası




Saat 24 sularında nihayet Sivas’a ulaştık. Gürün’de görev yapan Davut Abi her şeyi ayarlamış, oteldeki odalarımız bile hazırdı geldiğimizde. Sağolsun

Yoğun geçen kocaman bir günün ardından galiba deliksiz rahat bir uykuyu hak ettik , dile kolay 4 tane şehir gördük bugün. Başımızı yastığa koyduğumuz gibi uyuyakalmışız…

Sabah erken kalkmamız gerekiyordu, çünkü yoğun ve bol trafikli bir gün bizi bekliyor. Saat 7:30 da hazırlanıp kahvaltıya çıktık. Tabi beyler bizden önce gidip sofraya kurulmuşlar:)

Güzel bir kahvaltının ardından, gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Öncelikle Sivas Kongresinin yapıldığı binayı görmeye gidiyoruz. Görüntü itibariyle çok güzel bir yapı kongre binası, hem içi hem de dışı gerçekten görülmeye değer. Her odasını ayrıntılı bir şekilde gezdik ve görüntüler aldık. Hükümet konağına doğru devam ediyoruz. Burası da Osmanlılar döneminden kalma tarihi bir bina, tabi biraz restorasyondan geçmiş…

Caddeden aşağı inerken 1993 yılında yakılan Madımak Otelinin önünden geçiyoruz, ülkeyi karıştırmak isteyen güçler yıllar geçmesine rağmen hala hainliği elden bırakmıyorlar ne yazıkki. Rahat bırakın artık bu güzel ülkeyi, herkes dostça yaşasın …

Şimdi de Selçuklular devrinden kalma Ulu Caminin önündeyiz, gerçekten muhteşem yapılar, özellikle minaresi ilgimizi çekti, sanki biraz eğik bir şekilde inşa edilmiş ya da bize öyle geldi. Ardından Gök medreseye geliyoruz,birkaç yıl öncesine kadar mermer atölyesi olarak kullanılıyormuş bu muhteşem yapıL Ama Vakıflar her tarihi esere olduğu gibi buraya da hak ettiği değeri vermiş, şu anda restorasyonu yapılıyor ve birkaç aya kadar müze olarak hizmet vermeye başlayacak. Minarelerine bayıldım ben, işlemeleriyle tam bir sanat harikası, mavi ne kadar yakışmış yapıya, gerçekten görülmeye değer…

Şimdi de Buruciye Medresesindeyiz. Bir kısmının restorasyonu bitmiş ve çay bahçesi olarak kullanılmaya başlanmış. Derslikleri de turistik eşya, ebru eserleri, ahşap oyuncak satan dükkanlara dönüştürülmüş. Çok güzel bir ortam olmuş gerçekten. Çaylarımızı içip dondurmamızı yedikten sonra Sivas’a veda zamanı geldi. Davut Abi şehrin çıkışına kadar bize eşlik etti daha sonra vedalaşıp Erzincan’a doğru yolumuza devam ediyoruz. Haydi hayırlı yolculuklar:)

Temmuz 20, 2008

KARADENİZ GEZİSİ 2







Saat 15:00, işte Çorum’dayız, namaz için merkezdeki bir camiye girdik… Sonrasında baktık baktık ve leblebiden başka bizi cezbeden bir şeye rastlayamadık, ha bir de meydandaki saat kulesi vardı tabi. Karşımıza çıkan ilk dükkandan envai çeşit leblebiyi alıp yolumuza devam ediyoruz
17:02 Amasya’ya giriş yapıyoruz. İşte sarp dağlar arasında bir şehir ; AMASYA…

Ortasından akıp giden Yeşilırmak ve nehrin kenarındaki cumbalı ahşap evler nasıl da yakışmış şehre!!

Ferhat ili Şirin’in memleketindeyiz, yahu, hakikaten Ferhat nasıl delmiş bu uluuu dağları? Şu anda şehrin girişinde Ferhat ile Şirin Parkının önünden geçiyoruz.

Saatlerdir yolda olduğumuz için acayip açız….

Mehmet abinin “Yol üstü lezzet durakları”nda seyredip not aldığı “Ali Kaya Restoran”a geldik.şehrin dört bir yanını görmeyi sağlayan seyir terasında kurulmuş turistik bir tesis… Manzara gerçekten süper, karşımızdaki dağın eteklerinde kral kaya mezarları, vadinin ortasındaki Yeşilırmak, saat kulesi, ahşap evler çok güzel seyrediliyor buradan.

Restoranın en ünlü yemeği Tokat Kebabıymış, bizimkiler ondan ben de tabi ki daha az et sayılan tavuklu bir yemek yedim:))

Yemeğin ardından panoramik olarak gördüğümüz yerleri vaktimizi tutumlu kullanarak bir çırpıda gezip Tokat’a doğru yola çıkıyoruz bu arada saat 19:39 hadi bize hayırlı yolculuklar…
Turhal’dan geçiyoruz vay be epey büyük bir ilçeymiş nüfusu Çanakkale merkez kadar, ilçe bu kadar büyükse Tokat kim bilir ne kadar büyüktür…

Ali Paşa Camii, Tarihi Hamamı, Taşhan’ı ve saat kulesiyle daha fazla zaman ayrılıp gezilmesi gereken bir şehirdi Tokat ama ne yazık ki Sivas’a vakitlice gidebilmek için hemen yola çıkmamız gerekiyor. Saat 22.02 Tokat’a veda ediyoruz, açıkçası tadı damağımızda kaldı…
NOT: Bugünkü şehirlerden en görülesi yerler Amasya ve Tokat’tı

KARADENİZ GEZİSİ 1







Size bir soru:
8 günde bir otomobil içinde iki karı koca artı 3,5 yaşında bir fıstık 4000 km. yol gitmek akıl kârı mıdır?

a)akıl kârıdır
b)akıl kârı değildir
c)deli misiniz siz?
d)hiçbiri
e)hepsi
:))
Geçtiğimiz hafta yıllık iznimin bir haftasını kullanıp, Karadeniz’in seriiin yaylalarında İstanbul’un keşmekeşinden, trafiğinden, gürültüsünden kurtulmak için bir tura çıktık. Tabi çıkmışken memleket görelim diye sahil kesiminden değil de daha iç kesimlerden başlayıp Karadeniz’e o şekilde geçiş yapmaya karar verdik.

Gezimiz Cumartesi sabahı saat 5.30’ da başlamış oldu, vira BİSMİLLAH

Arabaya binerken Mehmet abiyi arayıp çıktığımızı söyledik 15 dk. Sonra Nurhanlardayız , Sümeyye hala uyuyor, güneş de yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı. Hepimizin üzerinde uyku mahmurluğu yolumuza devam ediyoruz, şoförümüz Bülent Turan, hayırlı yolculuklar diliyor:)) Yeni yerler görmenin güzellikleri keşfetmenin heyecanı var yüreğimizde, bir haftadır göreceğimiz yerlerle ilgili bir sürü doküman indirdim internetten. Anlayacağınız tam techizatlıyız. Önce Çankırı’dan başlıyoruz inşallah…

İzmit’i geçip Bolu dağını tırmandıktan sonra, Çankırı tabelalarını takip ederek yola devam. Bu arada acayip de acıktık… yol üzerinde kahvaltı yapabileceğimiz bir restoran aramaya başladık,gittiğimiz yol kamyon ve tır şoförlerinin çok sık kullandığı bir güzergah olduğu için lokantalar da tır yuvası gibiydi bir türlü bize uygun yer bulamadık, az sonra karşımıza “ŞEKERLER RESTORAN Gurbetteki eviniz” diye bir tabelayla karşılaştık hem deeeee açık büfeymiş. Yuppiii :))

Gerçekten de ev gibi lokanta, bir dantelleri eksikti. Açık büfede de domates salatalık peynir zeytin ve yumurtadan başka pek bir şey yoktu.Neyse hamdolsun doyurduk karnımızı su bardağına konan çaylar eşliğinde. Hadi şimdi arabaya ...
Çankırı’ya 40 km kala Eski Roma döneminden kalan Kaya mezarlarını görmek için köy yoluna
sapıyoruz.

Saat 12.02 Çankırı’ya geldik işte, küçük bir Anadolu şehri. Şehirde Selçuklu mimarisi hakim. Alaaddin Keykubat zamanında Cemaleddin Ferruh tarafından yapılmış Taş Mescide geldik, tıpta kullanılan çift yılan figürü kapısına işlenmiş zaten dönemin şifahanesiymiş burası. Mescidin fahri görevlisi teyze kapısında oturmuş hem Kuran okuyor hem de torununa elif ba öğretiyor. O kadar şirinler ki, neyse şifahaneyi gezip vedalaşıp ayrılıyoruz. Tuz ocakları ve çürümeyen eşeği görmeye vakit darlığından gidemedik epey uzakmış orası, Esra’dan bilgi alındı. Kendisi Çankırılı da hani:))
Vaktimiz dar ve daha gidilecek çook yolumuz var...

herkese merhaba


Artık benim de bir bloğum var yaşasııın...
Adının oluşmasına vesile olan cici kızım sümeyyeye teşekkürler... annesi anladı onuişte bu da fıstığın fotoğrafı;Tabi üzerimdeki acemiliği attıkça inşallah daha güzel yazılar yazarak paylaşacağım, şimdilik bu kadar....sevgiyle kalın...